Mevcut protokolümüz, doğal dinamiklerini korurken %99'un üzerinde saf tübülin verir. Bu, proteini kendi başına ve bağlayıcı ortaklarıyla etkileşimini incelemek için gereklidir. Beyindeki tübülin üzerine yapılan araştırmalar, nöronal yapıyı, bağlantıyı, nöroplastisiteyi ve hatta nörodejeneratif hastalıkları anlamaya yardımcı olur ve hedefe yönelik beyin terapileri veya ilaçları geliştirmeye yardımcı olur.
Tübülin etkileşimlerinin incelenmesi, X-ışını kristalografisi, kriyo-EM ve NMR spektroskopisi gibi gelişmiş yöntemler kullanır. Bunlar arasında NMR, tübülinin çözeltideki doğal davranışını benzersiz bir şekilde yakalar ve bu nedenle proteinin orijinal aktif durumda kalmasını gerektirir. Tübülin dinamiklerinin kesin bilgisi, tübülin ile ilişkili hastalıklar için daha etkili ilaç tasarımını mümkün kılarak gelecekteki gelişmeleri yönlendirebilir.
Örneğin, hücre bölünmesinin anlaşılmasını geliştirecek ve kanser ve nörodejeneratif durumlar için nöral tedavilere yardımcı olacaktır. Bu içgörü, tübülin fonksiyonunun hassas modülasyonuna izin vererek daha iyi terapötik sonuçlara yol açar. Mikrotübüller, çeşitli hücresel fonksiyonlarda yer alan ökaryotik hücre iskeletinin çok önemli bileşenleridir.
Benzer yapılarına rağmen, tübülin proteinleri, işlevlerini düzenleyen, hücresel işlevi ve homeostazı kontrol eden tübülin kodunu oluşturan translasyon sonrası modifikasyona uğrar.